HOŞ GELDİNİZ

7 Eylül 2007 Cuma

..Gidiyorum..

Daha önce de yazmıştım, asker öğretmen olarak Bitlis'in Hizan ilçesine gideceğim diye.Yarın erken saatte yola çıkacağım.Bir müddet blogla ilgilenemiyebilirim.Malum yerleşmek,çevreye alışmak biraz zaman alacak.Umarım her şey yolunda gider.
Hoşçakal blogum..

..Türkçenin aşkı..

Sevgilim,

Zamirlerin isminin yerini tutamayacağı bir gecedeyim. Her şey karanlık ve darmadağın. En kral yapıbilimci gelse yine de cümleler gibi darmadağınıklığımı bir paragraf hâline getiremez. Sen varsın, ben varım, bir de sevgimiz var bu gecede. Tıpkı giriş, gelişme, sonuç bölümleri düzenle sıralanmış bir metin gibiyiz.

Düzeltme işaretine benzeyen şapkamı alıp ünlem gibi uzayan sokaklara noktamı koymak istiyorum. Fakat ayraçlarla eki ayrılmış özel kelimeler gibi varlığından uzak düşüyorum. Ne zaman parantez gibi kıvrılan saçların aklıma düşse; üç noktalar gibi suskun kalıyor yüreğim. Sensizlik öyle zor ki tırnak içine alınmış kelimeler gibi soyutluyorum kendimi hayattan.

Ben senin lirik şiirler kadar duygusallığını, epik şiirlerdeki kahramanlıkları andıran azmini, pastoral şiirlerdeki tezek kokusunu hissettiren doğallığını sevdim. Bir manzum destan yazdın yüreğimde. Manas’tan uzun sancılar yaşadım ve inan hüznüm, Göç Destanı’ndaki hüznü aratmadı.

Ben adının önüne gelebilecek sıfatları bile kıskandım. İstedim ki sen hep gizli bir özne olarak kal ve sadece ben bileyim varlığını. Sen ve ben derken aramıza giren bağlacı bile suçladım. Bir bağlaç uzaklığı kadar bile olsa senden ayrı kalmak, bana ne acılar verdi; bilemezsin. İsim fiil ekleri mayışırken ben hayalinle sarhoştum. Sıfat fiillerin anasının mezar dikeceğini duyunca burkuldu içim biraz. Düşündüm, bir şiir gibi gelir misin kabrime diye.

Realizmden naturalizme kadar ne akımlar yaşadı bu gönül, ama hiçbirisine böyle tutulup kalmadı. Yarım kafiyeler yarım, zengin kafiyeler fakir, tunç kayifeler bakır olup uyumunu yitirirken biz redifler gibi uyum sağladık birbirimize.

Hayatımın anlam bilgisi, sözcükte yapım, bir tanem, sayı sıfatım. Kaşı karam, gözü karam, ders aram. Çözemediğim testlerdeki telaşım, ninni gibi sıcacık aşım... Sensiz bir dünya yüklemsiz bir cümle gibi yarım.Yazamadığım romanım, söyleşim, anım, damarımdaki kanım..

Düşünüyorum da; cümle ögelerine, sözcükler ek ve köklerine ayrılır; ama biz asla ayrılamayız.

5 Eylül 2007 Çarşamba

..Kutsal Görev..

Uzun süre blogla ilgilenemedim.Çünkü her Türk evladının yapması gerektiği gibi askere gitmiştim.Burdur 58'inci Piyade Alayında acemi birliğini tamamladım.Gerçi 20 gün gibi kısa bir süre sürdü; fakat itiraf etmeliyim ki daha uzun geldi bana.Özellikle ilk hafta...Böyle olmasında sabah çok erken kalkmamızın büyük etkisi vardı.Erken kalkıp, geç yatınca bir gün, iki gün kadar uzun geldi.

Orada kaldığım süre içerisinde bazı zorluklar da yaşamadım değil.Banyo yapamıyorduk,3-4 günde bir yapabiliyorduk ancak. Güneş ayrı yakıyordu ve çok toz vardı...
Acısıyla tatlısıyla geçti işte.Harika arkadaşlar da edindim orada.Çok kaliteli insanlarla tanıştım.Bunun yanında meslektaşlarımın hoş olmayan davranışlarına da şahit oldum.Bir çok kere utandım.Bu durum beni mesleğime daha da bağladı aslında.Ülkem adına,bayrağım adına daha çok şey yapmak gerektiğini anladım.

Şimdi askerliğimi tamamlamak üzere Bitlis'in Hizan ilçesine gideceğim.İlçe merkezinde bulunan Cumhuriyet İlköğretim Okulunda mesleğimi yaparak -inşallah- kutsal görevimi tamamlayacağım.


« En büyük askerlik budur: Çeşitli ihtimalleri çok iyi hesap etmeli, en iyi görüneni süratle tatbik etmeli. »
(1924)


« Ben askerliğin her şeyden çok sanatkârlığını severim. »
(1912)


MUSTAFA KEMAL ATATÜRK